Türkçe | İngilizce | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | hayatını kazanmak | earn a living f. | ||
We have to live and earn a living in these places. Bu yerlerde yaşamak ve hayatımızı kazanmak zorundayız. More Sentences |
||||
Genel | hayatını kazanmak | make a living f. | ||
Tom makes a living as a salesman. Tom satış elemanı olarak hayatını kazanıyor. More Sentences |
||||
Genel | hayatını kazanmak | earn one's living f. | ||
Genel | hayatını kazanmak | make one's living f. |
Türkçe | İngilizce | |
---|---|---|
General | ||
Genel | ile hayatını kazanmak | bespeed f. |
Idioms | ||
Deyim | kendi hayatını kazanmak | earn one's own living f. |
Deyim | kendi hayatını kazanmak | earn one's own bread f. |
Deyim | kendi hayatını kazanmak | make/earn one's (own) living f. |
Deyim | kendi hayatını kazanmak | be financially independent f. |
Deyim | kendi hayatını kazanmak | earn one's own bread and butter f. |
Deyim | bir şekilde hayatını kazanmak | earn (one's) crust f. |
Deyim | (kendi) hayatını kazanmak | make a life for (oneself) f. |